Herkes için Adli Erişim

Klinik-Lab Adli Bilirkişilik | Taraf Bilirkişiliği | Tarafsız Delil Tespiti

Tarafsız Delil Tespiti

İhtilafların önemli kısmı hukukdışı uzmanlık konularındadır.

Klinik-Lab Adli Bilirkişilik

Bilirkişiler uygulamada hakimlerin yardımcısı uzmanlardır.

Taraf Bilirkişiliği

Verilecek kararı doğrudan etkileyen resmi bilirkişiye haklılığınızı ispat edebilmeniz önemlidir.

Eşit Koşullarda Temsil Edilme Hakkı

Hakimin resmi bilirkişiye müracaat ettiği bir konuda uzmandan görüş alınması avukatlık meslek etiği gereğidir.

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Prof. Dr. Oğuz POLAT
Adli Tıp Uzmanı

29 Şubat 2012 Çarşamba

SİGORTA ŞİRKETLERİ İÇİN ADLİ BİLİRKİŞİLİK


Prof. Dr. Oğuz POLAT  Son yıllarda sigorta şirketlerinin aktivite alanlarını büyütmesiyle beraber adli bilimler ile ilişkilerinin de geliştiği gözlenmektedir. Buradaki temel sebep sigorta poliçesinde beyana dayalı işlemlerin sonrasında  tazminat  ödenmesi için o beyanın doğruluğunun ispatı gerekliliğidir.

Uygulamada da; yaşam sigortalarında otopsi yaparak, sağlık sigortalarında tıbbi uygulama hataları olup olmadığına bakarak, maluliyet hesaplarının yapılmasında, trafik kazalarında olaya adli mekanik açısından yaklaşarak yapılan çalışmalar, adli bilimleri sigorta sektörü için vazgeçilmez boyutlara  taşımıştır.   

Son yıllarda özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde bu tip çalışmaların çok arttığı ve adli tıp uzmanlarınca yürütüldüğü görülmektedir. Adli sigortacılık olarak da isimlendirilen bu çalışmaların özellikle maluliyet hesaplamaları, tıbbi uygulama hataları ve sigortalı tedavi giderlerinin hesaplanmasında, sigorta şirketlerine önemli geri dönüşlerin sağlandığı görülmektedir.

Ülkemizde yeni yeni çok kısıtlı düzeylerde bazı sigorta şirketlerince adli sigortacılık uygulamalarına başlanmıştır. 

Başlıca çalışma alanları şunlardır:

- Tıbbi Uygulama hataları olgularında kusurluluk
- Maluliyet hesaplanması
- Dolandırıcılık hesapları
- Travma olgularında nedensellik
- Hukuksal dava prosedürleri
- Sigortalı tedavi giderleri
- Trafik kazalarında adli mekanik danışmanlığı
- Tıbbi hasar danışmanlığı

Aşağıda adli sigortacılığın başlıca konuları anlatılmıştır.

1. Malpraktis dosyaları: Adli tıp uzmanları multi-disipliner boyutta tıbbi uygulama hataları (malpraktis) olgularını incelemekle görevlidir. İhtisas alanları içinde olan hekim yaklaşımları -hastada gereksiz ve yanlış uygulamaların yapılmış olması veya kusurluluk olup olmadığının bulunması boyutunda adli tıp uzmanları tarafından verilecek bilirkişi raporları belirleyicidir. Adli tıp uzmanları bu konuda eğitimli ve deneyimlidirler.

2. Maluliyetler (heyet raporları) hesaplanması: Bu hesaplamalar artık Avrupa Birliği üyesi ülkelerin de kullandığı özürlülük hesap cetveli ile hesaplanmaktadır. Eskiden beri kullanılan SSK hesaplamaları  standarda uymamaktadır. Özellikle uluslar arası ilişkilerde ve olgularda bu hesaplamalar sonucu çıkan rakamsal veriler çok önemlidir.

3. Dolandırıcılık dosyaları: Bu amaçlı düzenlenen, etkin değerlendirme için tıbbi bilginin yanında adli  mevzuat bilgisi ve simülasyon deneyimi de gerektiren dosyalar.

4. Travma dosyaları: Hastanın travmadan ötürü gelişen yaralanma ve ölüm olguları da adli tıp uzmanının etkinlik alanına girmektedir. Kişinin durumunu ağırlaştırıp ve/veya ölümüne sebep olan hastane veya doktorun nedensellik (illiyet) bağını saptayıp rücu sürecinde olayı olması gerektiği gibi yönlendirme adli tıp çalışma alanına girmektedir.  

5. Tıbbi konular: Bu da şirkete hangi durumlarda dava açılabilir, açılmaması için ne yapılmalıdır, dava açılırsa, yönelim nasıl olmalıdır gibi konularda avukatlara dava dosya içeriği hazırlamak için adli tıp yaklaşımı verilerek hukuk bürosu destekleme çalışmaları yapılması adli tıp konularının kapsamındadır.

6. Sigortalı tedavi giderleri: Sağlık kurumlarında yapılan tıbbi uygulama hataları yüzünden sigortalının ödenen tedavi giderlerinin rücusu konusunda adli süreçte danışmanlığı adli tıp uzmanları tarafından verilebilir.

7. Adli mekanik: Trafik kazası meydana geldiğinde o kazanın meydana gelmesinde mekanik kusurun ve sürücü yani insan faktörünün ne oranda hatalı olduğunun saptanması yapılır.

8. Tıbbi hasar danışmanı olarak adli tıp uzmanının kullanılması toplamda büyük bir fark yaratacaktır.  Adli tıp ihtisası konularının kapsamı tam olarak tıbbi ekspertiz konularını kapsamaktadır.

Nasıl ki oto tamircisi veya yüksek makine mühendisi olmak oto hasar eksperi olmayı beraberinde getirmiyorsa, ekspertiz ayrı bir eğitim, sertifikasyon ve staj konusu ise doktor olmak da malpraktis, maluliyet, sahtecilik, simülasyon, adli tıbbi mevzuat, kriminal olaylara yaklaşım bilgisini  getirmemektedir. Bunlar ayrı bir uzmanlık olarak adli tıp uzmanlarının eğitim aldığı ve bildiği  konulardır.

Ayrıca, şirketlerin rutin uygulamasında var olan hasar kontrollerinin saha araştırmaları için emekli albay veya emniyet mensuplarından kurulu dedektiflik şirketleri taşeron olarak kullanılmaktadırlar. Şirketler, bu amaçla bu kişileri bünyelerinde çalıştırmaktadırlar. Adli tıp danışmanı evrak incelemesi ile saha çalışması gerektiren durumları saptayabilir ve saha çalışması karar verilen vakalar için  araştırmacıyı ne yapması, nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda yönlendirerek bu alanda da verimi arttırabilir. 

6 Şubat 2012 Pazartesi

TIBBİ UYGULAMA HATALARI OLGULARINDA BİLİRKİŞİLİK

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Tıbbi uygulama hataları, özellikle son yıllarda hasta hakları kavramının gündeme gelmesiyle çok daha fazla tartışılmaya başlanmış bir konudur.

Hekim hastasını iyileştirmek için çaba göstermesine karşın bazı girişimler sonucunda hastaya yönelik   beklenmeyen zarar verici olayların gelişebildiği olgular gözlenmektedir.

Hastada bir zarar ortaya çıktığında, bu zararın tıbbi uygulamadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını, uygulamanın kusurlu olup olmadığını belirleme görevi, tıbbi bilirkişilerindir.

Tıbbi uygulama hataları olgularının yargıda doğru değerlendirilebilmesi ancak doğru tıbbi bilirkişilik   uygulamaları ile mümkündür. Dünya’da gelişmiş ülkelerdeki uygulama çapraz sorgulama sonucu gelişmiş olan tarafların bilirkişilik hizmetlerini serbest olarak alabilmeleri modeline dayanmaktadır.

Bu da konusunda uzman, eğitilmiş bilirkişilerce rapor verilmesinin önünü açmaktadır. Başka bir deyişle   konusunda yeterliliği ispatlanmış bilim adamlarının raporlarıyla olayların net olarak belirlenmesi yapılabilmektedir.

Son dönemde Yargıtay da raporun nereden alındığından ziyade raporun yeterliliğini  kriter olarak almaya başlamıştır.

Adli bilimler bilirkişiliği  bu konuda bilimsel altyapıya sahip, objektif ölçülere bağlı, standart bir çalışma   modeline sahip kişi ve kurumlar tarafından yapılmalıdır. Özel ve üniversiter yapıların da bu konuda önde gelen yapılar olduğu ve olacağı tüm Dünya uygulamalarında görülmektedir.   

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Dünya Sağlık Örgütü, kadına yönelik şiddeti 1993 yılında cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, ruhsal, cinsel hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde veya özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış  olarak tanımlamıştır.

Kadınlara yönelik şiddeti 4 grupta toplamak mümkündür; 1. Fiziksel şiddet, 2. Cinsel şiddet, 3. Duygusal şiddet, 4. Ekonomik şiddet.

Fiziksel Şiddet: Kadının eşi ya da partneri tarafından fiziksel saldırıya maruz kalması şeklinde gerçekleşir. Bazı olgularda buna psikolojik istismar, cinsel şiddet ya da evlilik içi ırza geçme ve öldürme tehditleri ile birlikte görülebilmektedir.

Genellikle fiziksel istismara maruz kalmış kadınlar ciddi bir sorun olmadığı sürece acil servise ya da doktora başvurmazlar. Başvurduklarında da bazı yaralanmaları ve oraya geliş nedenlerini saklamaya çalışırlar. Bu tür yaralanmaları açıklamak için bir yerlere çarptıklarını, düştüklerini söylerler. Geliş nedenleri ne olursa olsun genellikle hekime yanlış bilgi verirler.

İstismara uğrayan kadınlarda kişilik bozuklukları, depresyon veya şizofrenik eğilimler gözlenir.

Anksiyetesi yüksek ve depresif hastalarda ilk planda Post Travmatik Stres Disorder (PTSD) Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)  görülmektedir.

Cinsel Şiddet: Bu tip olaylar genellikle kadının rızası olmadan cinsel ilişkiye zorlanması şeklinde gerçekleşir. Fiziksel istismarla birlikte görülmektedir. Pek çok kadında psikosomatik semptomlar vardır. Somatik şikayetler başağrıları, sırt ve pelvik ağrıları, gastrointestinal problemler, uzun süreli ağrı kesici, trankilizan kullanma hikayesi ancak buna rağmen şikayetlerinin geçmemesi, hamilelerde düşük ya da erken doğum yapma öyküleri bulunur.

Duygusal Şiddet: Fiziksel veya cinsel istismarla birlikte duygusal istismar da yaşanmaktadır. Tek başına da görülebilmektedir. Çoğunlukla aşağılama, bağırma, yetersiz olduğunu söyleme, hiçbir şey beceremediğini, çocuklarına bakamadığını söyleme, patolojik düzeyde kıskançlık, korkutma, gizliliği bozma, batıl inançlar veya paranoya düzeyinde inanmama, ne yaptığını araştırma şeklinde kendini gösterir.

Ekonomik istismar: Çalışan kadının parasını elinden alma, ekonomik anlamda onu kullanma şeklinde gözlenmektedir. Özellikle erkeğin çalışmadığı durumlarda çok fazla gözlenmektedir. 

ÇOCUK İSTİSMARI

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Bütün Dünya’da “çocuk istismarı” ana başlığı altında toplanan çocuğa yönelik bu davranışları nasıl tanımlayabiliriz?

İlk sorulması gereken soru, hangi davranışlar çocuk istismarı kapsamına girmektedir?

“Çocuğun sağlığını ve her türlü gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışlar bu tip davranışlardır.”

İkinci soru kimler bunu çocuğa yapabilirler?

“Çocuklar kendilerine bakmakla yükümlü ebeveynleri yani anne-baba, büyükbaba, teyze, bakıcı  gibi kişiler tarafından buna maruz kalabileceği gibi okulda ya da işyerinde de bununla karşılaşabilir.”.

Ne şekilde görülebilirler sorusunun cevabı da; “Çocukların ve ergenlik çağındakilerin istismarı, fiziksel,  cinsel, duygusal olabileceği gibi, ihmal edilme şeklinde de görülebilir” şeklinde verilebilir.

Ama şu saptamayı çok net olarak ortaya koymak gerekir; “Çocuk istismarı, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren sosyal bir hastalıktır.”

İstismar değişik disiplinler içerisinde değerlendirilen multidisipliner çalışılan bir konudur. Medikal  yaklaşımlar, hukuksal yaklaşımlar, psikolojik yaklaşımlar ve sosyolojik yaklaşımların hepsi de temel   konuları oluşturan boyutlardır.

Çocuk istismarı konu olarak çok yönlü çalışmayı gerektirmesinin yanı sıra ayrıca bakış alanlarının farklı olmasından kaynaklanan tanım sorunu da yaşamaktadır. Araştırmacılar istismar boyutuna kendi  çalışma konumlarına ve bakış açısına göre yaklaşım göstermişler, bu da farklı tanımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunun  yarattığı en büyük sorun çocuk istismarının rakamsal verilerinden, görülme sıklığından bahsederken karşılaştırma yapılabilmesinin  birçok durumda mümkün olmamasıdır. Farklı tanımlar üzerinde  çalışılan aynı grupta farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır .

Fakat tanımların çok fazla olması ve ortak bir tanımın oluşabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü 1985’de  toplanarak ortak bir tanımın oluşması için konunun uzmanlarını bir araya getirerek çalışmalar yapmış ve aşağıda okuyacağınız tanım Dünya Sağlık Örgütü’nün  tanımı olarak yayınlanmıştır.

Çocuğun, sağlığını, fizik gelişimini, psikososyal gelişimini  olumsuz  yönde  etkileyen bir yetişkin, toplumu veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar çocuk istismarı olarak kabul edilir.

Tanım aynı zamanda çocuğun istismar veya şiddet olarak algılamada veya yetişkinlerin istismar olarak kabul etmediği davranışları da içine alır. Davranışın mutlaka, çocuk tarafından algılanması veya yetişkin tarafından bilinçli olarak yapılması koşul  değildir .

Çocuk istismarı, çok geniş anlamda, belli bir zaman dilimi içerisinde bir yetişkin tarafından çocuğa o kültürde kabul edilmeyen bir davranışın uygulanmasıdır.Başka bir söyleyişle çocuğun büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde engelleyen her türlü davranış çocuk istismarıdır.

Bu tip davranışların iki değişkene bağlı olduğu görülmektedir. Birincisi zaman içerisinde değişiklikler göstermesidir. Bundan 50 yıl önce normal kabul edilen bir davranışın bugün olması gereken  davranışın dışında kalması, çocuk istismarında çok önemli bir boyutu oluşturmaktadır.

İkinci faktör ise bu davranışların kültürler arasında farklılıklar göstermesi ve ülkeden ülkeye değişiklikler  göstermesidir .

Başlıca 4 tipte karşımıza çıkmaktadır:

1. Fiziksel  İstismar
2. Cinsel İstismar
3. Duygusal İstismar
4. İhmal 

TARAF BİLİRKİŞİLİĞİ

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Adli Tıp Bilirkişilik hizmetinin insan ve insanla ilgili tüm konularda uygulandığı bilim dalıdır. Günümüzde artık çok kapsamlı olarak çalışılmasından dolayı Adli Bilimler yaklaşımı Dünya üzerinde kabul görmektedir.  

Bugüne kadar resmi bilirkişilik kurumu Adli Tıp Kurumu dışında başka bilirkişilik hizmetinin adeta yok sayıldığı ülkemizde, dosyaların çok geç değerlendiriliyor olması, tartışmalı sonuçlar, Kurum’un yeterince kalifiye eleman barındırmaması,yapısal sorunlar gibi problemler üniversiteler,özel bilirkişilik yapıları gibi alternatif bilirkişilikleri gündeme getirmektedir.   

Ancak, asıl önemli farklılığın Birleşik Devletler gibi ülkelerde uygulanan çapraz sorgulama ve benzer yöntemler sonucu gelişen taraf bilirkişiliği oluşturmaktadır. Artık mahkeme tek başına bilirkişi ataması yapmamakta ve taraflar da bilirkişileri saptayarak onlardan görüş alabilmektedirler.

Taraf bilirkişiliği özellikle tıbbi uygulama hataları, mobbing olguları gibi  kurumsal yapılara karşı bireyin açtığı davalarda büyük önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra bilimsel yaklaşımın, güncel objektif  bilginin temel olduğu bilirkişilikte sadece atanmış Adli Tıp Kurumu’ndaki o alandaki tek kişinin ve ilgili alanlardan olmayan diğer uzmanların oluşturduğu görüşlere bağımlı olmaktan da kurtarmaktadır.

Taraf bilirkişiliği, taraflardan birinin davasını savunabilmesi için delil tespitinin ve doğru yorumlanmasının yapılması amacıyla adli bilirkişiden rapor almasıdır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uygulamalar bu yönde çok gelişmiştir.

TIBBİ UYGULAMA HATALARI NEDİR?

Prof. Dr. Oğuz POLAT

Tıbbi uygulama hatalarının herkes tarafından kabul gören tanımı, Dünya Tabibler Birliği’nin 1992 yılındaki 44. genel kurulunda  yapmış olduğu tanımdır. Bu tanıma göre, ‘hekimin  tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’ olarak tanımlanmıştır.

Tıbbi uygulama hataları her ne kadar yanlış bir yaklaşımla hekim hatası olarak kullanılsa da tüm  sağlık ekibinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Tıbbi Uygulama Hatalarının  günümüzdeki biçimiyle modern tıbbın gündemine girmesi için oldukça uzun zaman geçmiştir. A.B.D. başta olmak üzere İngiltere ve Kanada gibi ülkelerde son dönemde  tıbbi uygulama hatalarından kaynaklanan yüksek tazminat cezaları gündeme gelmiştir.

Ülkemizde söz konusu davalarda ceza ve borçlar hukukunun genel kuralları geçerlidir ve “hata” veya “ihmal” den kaynaklanan zararların telafi edilmesi için özel bir hukuk sisteminin gerekliliği akademik çevrelerde uzun bir süredir tartışılmaktadır. Diğer yönden iddia eden lehine sonuçlanan davalarda tazminatların ödenmesi konusu ayrı bir sorun alanını oluşturmuştur.

Tıbbi Uygulama Hatalarında temel nedenler:

1. Dikkatsizlik: Bir tıbbi girişim sırasında yapılmaması gerekeni yapmaktır. Örneğin; oksijen yerine karbondioksit vermek, kan grubu kontrolü yapılmadan transfüzyon yapmak vb.

2. Tedbirsizlik: “Önlenebilir bir tehlikeyi önlemede yetersiz kalmak, geç kalmak, unutmak” olarak tanımlanır. Örneğin; alerjisi olduğu bilinen bir hastaya alerjiye neden olan ilacı kullanmak veya test dozunda da olsa anafilaktik reaksiyon beklenen hasta için gerekli araç-gereci hazır bulundurmamak.

3. Meslekte acemilik-yetersizlik: Meslek ve sanatın esaslarını ve optimal klasik bilgilerini bilmemek, temel beceriden yoksun olmak. Örneğin; hatalı entübasyon, fıtık ameliyatında femoral damar yaralamak, hatalı ilaç girişiminde bulunmak vb.

4. Özen eksikliği: Evrensel tıp değerlerini uygulamamak. Örneğin; kanamalı, hipovolemik şoka eğilimli hastayı bekletmek, yakın izlem gerektiren hastayı gerekli sıklıkla izlememek, eksik araştırma sonucu tanı hatasına neden olmak.

5. Emir ve yönetmeliklere uymamak: Kanun, tüzük, yönetmelik ve yetkili mülki amirin verdiği emirlere uymamak. Örneğin; acil hastaya bakmamak, bilimsel tedavi dışında bir tedaviyi uygulamak, işkenceye göz yummak veya yardım etmek, icap nöbetine çağırıldığında gelmemek

Son yıllarda tıbbi uygulama hataları olgularının adli bilirkişiliği gerektiren olguların en başında geldiğini  söylemek gerekiyor.

5 Şubat 2012 Pazar

ADLİ BİLİRKİŞİ RAPORU NEDEN ÖNEMLİ?

Prof. Dr. Oğuz POLAT


Adli Tıp  çalışmalarına baktığımızda ilginç bir süreçle karşılaşıyoruz. Uzun yıllar sadece işin doğasına aykırı olarak sadece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor kabul edilir yaklaşımıyla adli bilirkişilik istikrarsız bir süreç yaşadı.

Yargıtay’ın uzun yıllar inatla sadece Adli Tıp  Kurumu raporları geçerlidir görüşü avukatların da başka yerlerden örneğin üniversite öğretim üyelerinden rapor almalarına bir oto-sansür getirdi.

Davayla ilgili çok kapsamlı ve bilimsel olarak hazırlanmış bir raporun Adli Tıp Kurumu’ndan alınmadıysa, mahkeme tarafından gözönüne alınmaz görüşünün yerleşmiş olması, avukatların davalarını çok daha iyi savunabilmelerini sağlayacak görüşü sağlayacak adli bilirkişilik hizmetini üniversite ve öğretim üyelerinden almalarını engelledi. Daha doğrusu avukatlar bu olanağı hiç kullanmadılar.

Halbuki erken dönemde dava konusuyla ilgili  uzmandan alınacak görüşün hem savunmayı çok güçlendireceğini hem de mahkeme aşamasında bazı delillerin çok daha doğru yorumlanacağını  ancak son dönemde görmeye başladılar.

Yargının tüm katmanlarında adli tıp bilirkişiliğinin çok önemi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Özellikle  bilimsel yaklaşımların adaletin terazisini her zaman doğru noktaya getirdiği tüm Dünya’daki  uygulamalarda görülmektedir.

Parmak izi tespitiyle başlayan çalışmalar bugün DNA analiz ve digital incelemelerle bilimin ne kadar  belirleyici olabildiğini göstermektedir.

Özetle, adli tıp raporları her zaman hukukta vazgeçilmez bir fonksiyona sahiptir. Bilimsel yaklaşımlar  her zaman bizi doğruya götürür.

BİLİRKİŞİLİKTE NEREDEYİZ?

Prof. Dr. Oğuz POLAT


2009’da yayınlanan Dünya Bankası’nın Yargılamada Bilirkişilik Müessesesi Hakkında Mukayeseli Çalışma başlıklı bilirkişiliğin sorunlarının 4 ülke ile yapılan karşılaştırmalı çalışmanın inceleme raporundaki tanıma göre, bilirkişi  görüşü, mesleki, bilimsel ya da teknik bir konuyla ilgili olarak yasal kovuşturmada kanıt olarak sunulacak (yazılı veya sözlü) herhangi ifade  olarak tanımlanmaktadır.

Adli Tıp/Bilimler bilirkişiliğini ise insanla ilgili olarak konusunda eğitimli ve bilgili olan kişi/kişilere   yargının sormuş olduğu sorulara cevap vermek olarak çok daha pratik bir tanım da yapmak mümkün. 

Bilirkişilik alanlarına baktığımızda, konuların çok yaygın bir skalada yer aldığını görmekteyiz. Bugün  adli tekstilden adli genetiğe, adli muhasebecilikten adli digital incelemelere kadar çok yaygın bir çalışma alanı olduğu görülmektedir. Bunlara ölüm, olay yeri, kriminalistik, hekim hataları gibi artık klasikleşmiş konuları da saymakta yarar var.

Bilirkişilik çalışmalarında temelde laboratuarda ölçülen değerlerin ve/veya geçmişte yapılmış uygulamaların raporlarının incelenerek analizi ve değerlendirilmesi yapılmaktadır. Burada çok önemli bir boyutun gözden kaçtığını da hemen belirteyim. O da adli bilirkişiliğin yoruma dayalı bir sistem olduğu için güvenirliliğinin tartışmalı olduğu görüşüdür. Bu kesinlikle yanılgıdır çünkü yapılan tüm yorumların mutlaka olaydaki, dosyadaki geçmişte yapılmış çalışmaların değerlendirilmesi, laboratuar sonuçları ve standart uygulamalar kapsamında bakılarak değerlendirildiği ve sonuç yorumunun da bilimsel referanslar verilerek yapıldığının altını çizmek gerekiyor.  

Başka bir deyişle adli raporda yazılan sonuç mutlaka objektif, ölçülebilir ve bilimsel değerlere, standartlara dayanmaktadır, dayanmalıdır da.

Adli bilirkişi, raporuyla adli kılavuzluk yapmakta, davanın doğru ve çabuk sonuçlanmasını sağlamaktadır. Zaten ana işlevi de yargıya yardımcı olmaktır.

Son dönemdeki çapraz sorgulamayla başlayan değişim sürecinde artık taraf bilirkişiliğinin  uygulanmaya başlaması, Yargıtay’ın anlamsız sadece Adli Tıp Kurumu raporunu geçerli sayma  ısrarından vazgeçmesi gibi  adımlar gelişmiş ülkelere benzer şekilde adli bilirkişiliğinin yapılabilme ortamını yaratmış ve uygulamalar da başlamıştır. 

Bugün sayısı hızla artan, konularında yetkin akademik çalışmalar yapan adli tıp öğretim üyelerinin  raporlarıyla çok sayıda olgu çözümlenebilmektedir.