Prof. Dr. Oğuz POLAT
Adli Tıp çalışmalarına baktığımızda ilginç bir süreçle karşılaşıyoruz. Uzun yıllar sadece işin doğasına aykırı olarak sadece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor kabul edilir yaklaşımıyla adli bilirkişilik istikrarsız bir süreç yaşadı.
Yargıtay’ın uzun yıllar inatla sadece Adli Tıp Kurumu raporları geçerlidir görüşü avukatların da başka yerlerden örneğin üniversite öğretim üyelerinden rapor almalarına bir oto-sansür getirdi.
Davayla ilgili çok kapsamlı ve bilimsel olarak hazırlanmış bir raporun Adli Tıp Kurumu’ndan alınmadıysa, mahkeme tarafından gözönüne alınmaz görüşünün yerleşmiş olması, avukatların davalarını çok daha iyi savunabilmelerini sağlayacak görüşü sağlayacak adli bilirkişilik hizmetini üniversite ve öğretim üyelerinden almalarını engelledi. Daha doğrusu avukatlar bu olanağı hiç kullanmadılar.
Halbuki erken dönemde dava konusuyla ilgili uzmandan alınacak görüşün hem savunmayı çok güçlendireceğini hem de mahkeme aşamasında bazı delillerin çok daha doğru yorumlanacağını ancak son dönemde görmeye başladılar.
Yargının tüm katmanlarında adli tıp bilirkişiliğinin çok önemi olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Özellikle bilimsel yaklaşımların adaletin terazisini her zaman doğru noktaya getirdiği tüm Dünya’daki uygulamalarda görülmektedir.
Parmak izi tespitiyle başlayan çalışmalar bugün DNA analiz ve digital incelemelerle bilimin ne kadar belirleyici olabildiğini göstermektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder