Prof. Dr. Oğuz POLAT Son yıllarda adli bilirkişilik uygulamalarında, çalışma
alanlarındaki farklılıklar dikkat çekmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde bu
daha da ön plana çıkmaktadır. Örneğin, Amerika’da son 3 yılda adli bilirkişilik
olgularının %48’ini “digital forensic” ya da Türkçeleşmiş haliyle adli bilişim
olguları oluşturmaktadır.
Adli bilişim, bilişim sistemleri üzerinden genellikle veri
olarak elde edilen delillerin toplanması, saklanması ve analizini kapsayan bir
çalışma alanıdır.
“Adli
Bilişim; elektromanyetik-elektro optik ortam(lar)da muhafaza edilen ve/veya bu
ortamlarca iletilen; ses, görüntü, veri/bilgi veya bunların birleşiminden
oluşan her türlü bilişim materyalinin, mahkemede (elektronik dijital) delil niteliği taşıyacak şekilde; tanımlanması, elde edilmesi,
saklanması, incelenmesi ve mahkemeye sunulması çalışmaları bütünüdür.’’
Cep telefonu, bilgisayar diski, mp3 çalar, CD,
DVD, Flash Disk, sim kartlar, sunucu, modem gibi ağ cihazları gibi günlük yaşamda
çok sık kullanılan birçok alette var olan bilgiler, çok önemli delil
niteliği kazanabilmektedir.
Bu
uygulama özellikle ülkemizde son 3 yıldaki bir çok davada görülmektedir. Burada davaların sadece bilgisayarlarda var olduğu belirtilen
dosyalardaki bilgilere dayanılarak açılması ve iddianamenin oluşturuluyor
olması konunun ne denli önem kazandığını bize açıkça göstermektedir.
Elektronik delillerin kolaylıkla değiştirilebileceği, manipüle
edilebileceği ve yoktan var edilebileceği gerçekleri karşısında, elektronik
delillerin saptanmasında objektif ve standart yaklaşımının ne denli önemli
olduğunu göz ardı etmemek gerekir.
Adli bilişimde pratikte
yaşanan problemlerin başında; özel ve uzman ekiplerin olmayışı, veri
cihazlarına yedekleme yapmadan ve elektronik olarak mühürlemeden el konulduğu;
şüpheliye ve avukatına herhangi bir tutanak verilmediği; bilgisayarların ve
diğer veri depolama aygıtlarının manyetik alan etkisinden soyutlanmadan
özensizce taşınması; özelliksiz odalarda “veri yazmayı önleyen cihaz”lar (FRED)
olmaksızın elektronik delil incelemesi yapılması gelmektedir.
Bilişim suçlarında yargı
açısından en önemli problemlerin başında
çok basit bir suçta bile bilgisayarda bulunan ilgisiz verilerin birkaç
klasörle dosyanın şişirilerek savcı ve hakimin önüne karmaşık ve içinden
çıkılamaz dosyalar halinde gelmektedir.
Bu tip olgularda
bilirkişiliğin mutlaka bilimsel çerçevede, standart ve objektif kriterlere
uygun olarak yapılması gerekmektedir. Halbuki şu andaki uygulamada herkes bilirkişi
olarak atanabilmektedir.
Bu konu adli
bilirkişiliğin en önemli konularından biri olarak adli bilimcilerin çalışma
alanına girmektedir.