Prof. Dr. Oğuz POLAT Adli bilirkişiliğin en belirleyici olduğu alanlardan birisi de iş
kazalarıdır.
Çalışanların iş yaşamında karşı
karşıya kaldıkları en büyük riskler, iş kazaları ve meslek hastalıklarıdır.
Anayasa Mahkemesi bir kararında
“çeşitli mesleklerin sağlık bakımından insanlar üzerinde zamanla yaptığı
olumsuz etkiler meslek hastalığını ortaya çıkarmaktadır” diye belirtmektedir.
İş kazası, Sosyal Sigortalar
Kanunu’nun 11. maddesinin A bendinde şu şekilde tanımlanmıştır;
“İş kazası, sigortalının
işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan bir iş
dolayısıyla, sigortalının işveren tarafından görev ile başka bir yere
gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, emzikli kadın
sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların
işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülmesi
sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça
arızaya uğratan olaydır. Kaza ile iş arasındaki “illiyet bağı” sigortalının
kanuna göre uygun tazminatı almasını sağlar.
Dünyada yılda 270 milyon iş
kazası meydana gelmekte ve yıllık 350 bin kişi iş kazası sonucu ölmektedir.
Ülkemizde iş kazasına bağlı ölüm
hızının, 2000 yılında yüzbinde 13,91 iken 2005 yılında 15.49’a yükseldiği ni
bildirilmiştir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığının verilerine göre, 2006 yılında 79.027 iş kazası meydana geldiği,
2002 yılında iş kazasına bağlı 872 ölüm olayı meydana gelirken, 2006 yılın da
bu sayının 1.592 olduğu belirtilmiştir.
Türkiye’de iş kazaları ve iş
kazalarına bağlı ölüm oranları gelişmiş ülkelere oranla ciddi seviyede daha
yüksektir.
Yılda 80.000 kişi üzerinde iş
kazası olmakta, 2.000 kişi ölmekte, 10.000 kişi özürlü olmakta, 100.000 saatten
fazla iş gücü kaybolmaktadır.
Adli bilirkişilikte sistematik
olarak iş kazasına bağlı şu sorulara cevap aranır; Kaza tanımı, sebepleri, etkileri,
sonuçları hakkında değerlendirme.
İş
kazaları adli tıp açısından iki durumda değerlendirilmektedir.
Birincisi;
Ceza mahkemelerince hayati tehlike, mutad iştigal, uzuv zaafı-uzuv tatili,
çehrede sabit eser ile ilgili rapor
düzenlenmesi,
İkincisi
ise; İş ve asliye hukuk mahkemelerince maluliyetin değerlendirilerek
hesaplanması.
Çalışanların yaptıkları iş ya da
başlarına gelebilecek kaza nedeniyle bedenlerinde meydana gelen arızalar sonucu
çalışma güçlerinde kayıplar oluşabilir. Bu eksiklik veya kayıplara maluliyet
(çalışma gücü kaybı) denilir.
Uygulamada özürlülük, sakatlık,
malullük, işgöremezlik derecesi gibi kavramlar birbirinin yerine kullanılmaktadır.
İş kazalarında adli
bilirkişiden görüş alınarak hazırlanacak olan dosyanın daha sonraki
aşamalarda değerlendirilmesinde yol
gösterici olması açısından büyük önemi olacaktır.
Davaların sonuçlanma süreleri iş kazalarında en önemli sorundur.
2002’de incelenen vakalarda
davaların en uzun 24 yıl, en kısa 2 yıl sürdüğü göz önüne alındığında mağduriyetin
bir başka boyutu daha ortaya çıkmaktadır.
Dava sürecinin uzaması kişilerin
tazminatlarının ve hakedişlerinin alınmasında kayıplara yol açmaktadır.
Bazı devlet hastanelerinin nasıl
hesaplandığı belli olmayan maluliyet oranları, mahkemeleri çelişkiye
düşürmektedir.
Bu nedenle hesaplamanın mutlaka bir
uzman tarafından yapılması önemlidir.
Diğer taraftan bugün kullanılan
maluliyet cetvellerinin eksiklikleri tamamlanarak bu cetveller
güncellenmelidir.
0 yorum:
Yorum Gönder